Aşure günü yas tutulur mu?

Bilindiği üzere HZ. Hüzeyin'in Muaviye'nin oğlu Yezid'in askerleri tarafından katledilmesi olayı Aşure gününe, yani Muaharrem ayının 10'una denk gelir. Allah'ın bir mucizesi olarak Muharrem ayının 10'una denk gelen birçok önemli hadiseler vardır. Bunlarında aynı güne denk gelmesi kesinlikle tesadüf olamaz:

1. HZ. Musa denizin yarılmasıyla denizden geçmiş, onun peşinden öldürmek için gelen Firavun ise aynı yarılan denizden geçmek isterken deniz tekrar birleşmiş Firavun boğulmuştur.

2.  HZ. Yunus'u yunus balığının karnından kurtulması.

3. HZ. Nuh'un gemisinin Cudi dağına oturması.

4. HZ. Eyyub'un şifasına kavuşması.

5. HZ. İbrahim'in oğlu HZ. İsmail'in doğum günü.

6. HZ. Adem'in tövbesinin kabul edilmesi.

7.  HZ Yakub'un HZ. Yusuf'a olan hasretinden dolayı görmeyen gözleri o gün şifa bulup görmüştür.

8. HZ. İsa o gün doğmuş ve o gün semaya yükselmiştir.

9. HZ. Davud'un tövbesinin kabulu.

10. HZ. Yusuf, kardeşlerinin attığı kuyudan o gün kurtulmuştur.

Tabi önce insan ve sonra Mümin olmanın gereği olarak HZ. Hüseyin'in katledilmesine üzülmemek elde mi. Efendimiz'in gözbebeklerim dediği biriciklerini, HZ. Hasan'la beraber kastederek. Biliyoruz ki, ülkemizde Alevi dediğimiz ve İran gibi devletlerde ise Şii dendiği insanların bir bölümü bunu abartarak kan revan içinde kalıncaya kadar kendilerini yaralıyorlar ve acılarını böyle dışa vuruyorlar. Bu İslam kaidelerine uygun bir durum ve görüntü değildir. Geçmişte olan bir olaya, kadere karşı çıkarak insanüstü irade olan Allah iradesine başkaldırma olmuyor mu bu. Ölenler inşallah Allah'ın cennetine gitmiştir, kalanlar da bundan ders çıkarmalıdırlar.

Bu kadar yas tutup kendimizi yıpratacağımıza İslam denen ve bizi birbirimize bağlayan bir dinimiz var, onun kıymetini bilelim. Müşterek dinimizin kıymetini bilip kendimize çeki düzen vererek, aramızdaki küçük veya büyük farklılıkları görmeyerek zalimlerin desteğiyle ve planlarıyla, propagandalarıyla bizi birbirimize düşürme çabalarını boşa çıkaralım. Yezid'in yaptığı hatayı biz yapmayalım. Ayrılıkta gayrılık vardır düsturuyla hareket ederek kendimize gelelim ve maşa değil maşayı tutan haline gelelim, hep birlikte. Herşeyden önce insan olalım ama bilinçli ve akıllı. Hislerimize ve nefsimize sahip çıkalım. Müslüman, hislerine ve nefsine söz geçirebilen, dengeleyip yönetebilen insandır. İslam insana bunu öğretir. Eğer bunu öğrenmemişsek kendimizi yeniden bir sorğuya çekip şöyle bir daha başımızı iki elimizin arasına alıp düşünmemiz gerekir.

Ayrıca aşure gününde bunca olaylar yaşanmışken bunları görmezden gelerek sadece tek bu olaya odaklanmak veya bu odaklanmayı adet haline getirenleri çok iyi bir şekilde düşünüp, günümüzdeki Müslümanların haliyle ilişkilendirerek tahlil etmeyi sosyologlara ve alimlere bırakıyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yıllara göre PKK tarafından şehid edilen Asker sayısı

Mustafa İslamoğlu'ndan ezber bozan zekat açıklaması